Brown’ın gelecekte bir süperstar olacağı öngörülmüş olsa da, ilk sezonunda hayal kırıklığı yaratmış ve maç başına 14.3 dakika süre alarak, 4.5 sayı ve 3.5 ribaund ortalamaları yakalamıştı.
NBA’de oynadığı 12 yıl boyunca, Brown hiçbir zaman beklentileri karşılayamamıştı ve kariyerinin başlarında Jordan’ın takım arkadaşı olmanın, kariyerinin bu şekle bürünmesi konusunda büyük bir rol oynamış olabileceği düşünülüyor.
Slate’in Hang Up And Listen isimli podcasti’nin son bölümünde, Jordan ve Kwame’nin eski takım arkadaşı Haywood ve Nichols, MJ ve Brown arasındaki ilişkiye biraz ışık tuttular:
Nichols: “Zorlu bir ilişkiydi. Kwame başka bir yerde olsaydı bir süperstar olurdu diyebileceğimizi sanmıyorum. Ancak, kesinlikle çok daha zorluydu çünkü kariyerine tam spot ışıkları altında başlamıştı ve Michael’ın yapmasını istediği her şeyi asla yapamaması, çok fazla sürtüşmeye neden olmuştu.”
Haywood: “Bütün bunları oynadığı an öğrenmeye çalışıyordu. Ama daha da önemlisi, bunu hiç kimse fark etmemişti. Kwame, yetişkin adamların dünyasına uymaya çalışan olgunlaşmamış bir çocuktu ve Mike da bunu fark etmeyenler arasındaydı. Ama, Mike bu! Tüm zamanların en iyi oyuncusu, şampiyonluklar kazanmış, yani bu yüzden belli bir seviye beklentisi var. Daha önce hiç liseli biriyle oynamamıştı. Bu yüzden, durumu onun için basitleştirmemiz gerektiğini ya da onunla belirli bir şekilde konuşmamız gerektiğini anlamamıştı. Mike’ın hiçbir zaman Kwame’nin kendisine bir takım arkadaşı gözüyle bakmadığını fark etttiğini sanmıyorum. Senin onun takım arkadaşı değilsin. Sen Michael Jordan’sın. Seni idol alıyor. Yani Kwame’ye sen bağırdığında, tüm özgüvenini yıkmış oluyorsun. Kwame’yi aşağıladığında, kendini bir hiçmiş gibi hissediyor.”
Sporx